Halit GÜLER
Bu yazıma; “Mukabele Geleneği” başlığını koydum ama, bu konuya dâir yazacaklarım sırf bir gelenekten ibâret olmayacaktır. Konunun dinî yönü, manevî özelliği ve tasavvufî güzelliği de ifade edilecektir.
Mukabele, güzel ve anlamlı bir gelenek olmakla beraber, aynı zamanda önemli olan ve başta gelen bir ibâdettir de. Belki ibâdet yönü gelenek yönüne daha ağır basar. Gelenek dememizin sebebi; çok eskiye dayandığı, Asr-ı Saâdete kadar uzandığı ve on dört asırlık bir geçmişe sahip olduğu içindir.
Aşağıdaki hadîs-i şerifler mukabelenin bir ibâdet olduğuna işaret etmektedir. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“Allah’ın en çok sevdiği amel, Kur’anı başından sonuna kadar okuyan, bitirince hemen tekrar başlayan (kimsenin amelidir.) “ (1)
Peygamber Efendimiz aşağıdaki hadîs-i şerifte de aynı nokta üzerinde duruyor ve şöyle buyuruyor:
“Ümmetimin ibâdetinin en faziletlisi, Kur’an okumaktır.” (2)
Kur’an okuyan kimseyi Allah-ü Teâlâ’nın mükâfatlandıracağı, aşağıdaki hadîs-i şerifte haber veriliyor: “Hafız olup da Kur’an okuyan kimse, melâike-i kiram ile beraberdir. Kendisine zor geldiği halde Kur’an okuyana ise iki ecir vardır.” (3)
Mukabele kelime olarak, karşılık verme, karşılık, karşılama ve karşılaştırma anlamlarına gelmektedir. Ayrıca ezbere Kur’an-ı Kerim okurken, kitaptan takip ederek karşılaştırma anlamına da gelir. Ramazan ayında câmide veya evde yüksek sesle Kur’an okumaya da mukabele denir.
“Sözlükte iki şeyi birbiriyle karşılaştırma anlamına gelen mukabele, üç aylarda bilhassa ramazanlarda câmi, mescit ve evlerde daha çok sabah, öğle ve ikindi namazları öncesinde hafızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuş, zamanla hafızların bu okuyuşları için de aynı terim kullanılmıştır. Bu gelenek Cebrâil’in ramazan aylarında her gece Hz. Peygambere gelerek o zamana kadar nâzil olan ayet ve sureleri karşılıklı olarak okuyup kontrol etmeye dayanır. Kur’an’ın ramazan ayında nâzil olmaya başlaması, bu ayda yapılan amellerin diğer zamanlara göre daha faziletli kabul edilmesi de geleneğin yaygınlaşmasında etkili olmuştur.” (4)
“Her ramazan ayında cereyan eden bu olaya ashap da şâhit olurlardı. Bu olay Hz. Peygamberin vefatından önceki ramazanda iki defa tekrarlanmıştır.
Resulullahın bu sünneti sebebiyledir ki mü’minler ramazan ayında Kur’an okumaya her zamankinden daha çok önem verirler, hatim indirirler, hatimle teravih kılarlar ve mukabele dinlerler. Aynı sünnet ashap tarafından da yaşanmış, nesiller boyunca yaşatılmış ve nihayet günümüze kadar gelmiştir.” (5)
“Türkiye genelinde –özellikle- ramazan ayına mahsus olmak üzere, günün namaz vakitlerine göre ayarlanarak birden fazla hafız tarafından, karşılıklı oturarak, her güne, bir veya daha fazla Kur’an cüzlerini okuyanlar arasında taksim edilmek suretiyle câmilerde okunan mukabeleler.
İstanbul’a mahsus olmak üzere bir de şahıs mukabeleleri vardır. Hali vakti yerinde olan aileler, kendilerine mahsus olmak üzere tanıdıkları ve sevdikleri hafızla anlaşma yaparlar. Bu anlaşma gereği mukabele hangi câmide ve câminin neresinde okunacaksa orada günde bir cüz veya bir miktar okurlar.
Bir de İstanbul’da senenin her ayında devamlı okunan mukabeleler vardır. Bunlar genellikle selâtin câmilerin bânileri tarafından vakfiyelerde; vâkıfın şartı olarak konulan ve devamlı okunan mukabelelerdir. Bu mukabeleler câminin bânisinin şartlarına uygun olarak okunurdu.” (6)
İslâm âleminde saraylarda da mukabele okuyan hafızlar bulundurulmuş- tur. İstanbul Topkapı Sarayı Hırka-i Saâdet dairesinde günün hemen her saatinde mukabele okuma geleneği günümüzde de sürdürülmektedir.” (7)
Görülüyor ki mukabele geleneğinin günümüze, isteklisini, heyecanını ve özelliğini kaybetmeden ulaşmasını sağlayan önemli faktörler vardır:
Bu önemli faktörlerin en başta geleni Peygamber Efendimizin sünneti ve bu sünnetin başlangıcında Cebrâil Aleyhisselâm’ın iştirakinin câzibesi olmuştur.
Ramazan ayının on bir ayın sultanı olması, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin bu ayın içerisinde saklı bulunması ve gizlenmiş olması, bu ayda yüzünden veya ezbere okunacak Kur’anın sevaba nâil olacağı müjdesinin verilmesi de bu işte müessir olmuştur..
Bizzat Kur’an-ı Kerimin, ramazan ayında mukabele okumanın ve dinlemenin, hatim indirmenin önemini ve faziletini ifade etmesi, Peygamber Efendimizin de bu görüşü desteklemesi rol oynamıştır. Allah-ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Kur’an okunduğu zaman ona kulak verin, dinleyin ki merhamet olunası- nız.” (8)
Peygamber Efendimiz de şöyle buyuruyor:
“Kur’an’ı okuyun ve ezberleyin. Muhakkak Allah, Kur’an’ı ezberleyen kullarına azâp etmez.” (9)
Aşağıdaki hadîs-i şerifte ahirette Kur’an-ı Kerimin mü’minlere şefaat edeceğini haber veriyor:
“Kur’an’ı okuyunuz; zira Kur’an okuyanlara, kıyamet gününde şefaatçı olarak gelir.” (10)
Geçmiş ümmetlerin içerisinde en hayırlısı Peygamber Efendimizin ümmetidir. Bu hayırlı ümmetin içerisinde ayrıca hayır dereceleri yüksek olanlar vardır. Onu da aşağıdaki hadîs-i şerif açıklıyor:
“Ümmetimin en hayırlısı hamele-i Kur’an’dır. Onu ezberleyendir.” (11)
Kur’an’ın, güzel sesli hafızlar tarafından ses ile kalbi, dil ile niyeti birleştirerek okunması, mukabele geleneğine katkıda bulunmuştur. Peygamber Efendimizin bu konuda da görüş ve tavsiyeleri bulunmaktadır: Resulullah (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Seslerinizle Kur’anı süsleyiniz. Muhakkak ki güzel ses Kur’ana güzellik katar.” (12)
“Her şeyin süsü vardır. Kur’an’ın süsü de güzel sestir.” (13)
Bu hadîs-i şeriflerden güzel sesli olmayan kimseler, câmilerde imamlık yapmasınlar, cemaatin önüne geçip mukabele okumasınlar gibi bin netice çıkar mı bilmem? Pek tabii ki sesi güzel olmayanlar da Kur’an-ı Kerim okumasını ögrenecekler ve kendileri elbette okuyacaklardır.
“Kur’an’a göre bilgi edinmek, hakka vâsıl olmak için dinlemek esastır. Akıllı bir insan, kendisine anlatılanları veya okunanları dinler. Akıllı insan, câhillerin ağızlarından çıkan değersiz şeyleri dinlemez. Değeri kesin olan şeyleri tereddütsüz kabul eder. Hiçbir an yargıya zebun olmaz.” (14)
Kur’an’ın iyi ve güzel okunmaya ihtiyacı olduğu gibi, içtenlikle dinleyenlere de ihtiyacı vardır. Daha doğrusu bizim ihtiyacımız var. Bu husus aşağıdaki hadîs-i şerifte açıklanıyor:
“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyiniz ve susunuz, umulur ki esirgenmiş olursunuz.” (15)
“Mukabele okuyan kişinin hafız da olsa kitaba bakarak okuması daha faziletli görülmüş, dinleyenlerin rahat takip edebilmeleri açısından mukabelenin orta bir hızla (tertil üzere) okunması tavsiye edilmiştir.” (16)
Bu noktada bir hadîs-i şerif kaydedeceğim ki sanki buraya kadar yazdıklarımın bir özeti gibi. Bu noktaya da önemle dikkatimizi çeken Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor ve Kur’an-ı Kerim konusunda bizi daha dikkatli ve samimi olmaya dâvet ediyor:
“Evlerin en aşağısı (talihsizi) içinde Kitabullahtan bir şey bulunmayandır.” (17)
Konuyu bu genel bakıştan sonra biraz mahallileştirecek olursak; Konya’da da mukabele geleneğinin memnuniyet ve manevî haz verici bir seviyede devam etmekte olduğunu görürüz. Konya’da mukabele denince hemen Kapı Camii akla gelir. Diğer İslâm şehirlerinde olduğu gibi Konya’da da ramazan ayında maddî – manevî açıdan her noktada bir hareketlenme ve bereketlenme görülür. Kapı Câmiinde sabah, öğle ve ikindi namazlarından önce veya sonra Konya’nın seçkin (hafızlık, güzel ses, uygun tavır, nezaket ve rızay-ı bâri açısından) hafızları tarafından mukabele okunur. Kalabalık bir dinleyici kitlesi tarafından aralıksız takip edilir. Ayrıca yine başta Kapı Câmii olmak üzere bazı câmi ve mescitlerde hatimle teravih namazı kılınır. Hatimle kılınan teravih namazlarına da ilgi büyük ve giderek artmaktadır. Bu açılardan Konya’da ramazan ayı çok renkli ve zevkli geçer. Kapı Camiinde okunan mukabelelerde, baştan beri izah etmeye çalıştığım dinî ölçülerin ve manevî unsurların mevcut olduğu görülür. O günlerde kubbelerde çınlayan, güzel sesli hafızların mukabele usulüyle okudukları Kur’an-ı Kerimle etrafa feyiz ve bereket saçılır, ufuklar nurlanır ve gönüllerin pası silinir.
Konya’da Kapı Camii’nde Öğle Mukabelesi Geleneğinin Elli Yıllık Hikayesi
Ramazan ayı denilince akla üç şey gelir. Birisi oruç, ikincisi teravih, üçüncüsü de camilerde okunan mukabelelerdir. Konya’da Kapı Camii’nde okunan öğle mukabelesinin önemli bir yeri vardır. Mukabele için Konya’nın en meş- hur hafızları, bu öğle mukabelesinde görevlendirilir. Mukabeleyi yüzlerce Konyalı takip eder.
Takdim yazımızda da ifade ettiğim gibi, son elli yıldan beri, Kapı Camii’nde mukabele baş hafızlığını Şükrü Bağrıaçık Hoca yapmaktadır. Hiç ara vermeden böyle bir hizmette bulunmak Allah’ın büyük bir lütfüdür. Herkese nasip olmaz. Şükrü Hoca böylece elli yıldan beri Konya’mızda yetişen en meşhur hafızlarımızı dinleme fırsatı bulmuştur. Keşke daha önceki bir elli yılın mukabele hatıraları da yazılmış olsa idi. Şimdi o dönemden kimse hatırlanmıyor. Ne kadar acı…
Şükrü Bağrıaçık Hoca, 1957 yılından önce uzun yıllar Kapı Camii’nde baş hafızlığı Şükrü Efendinin yaptığını ifade eder. Ama diğer hafızların kimler olduğunu bilemiyoruz.
Şükrü Hoca hafızlığını 1949 yılında tamamlamış. Şükrü (Özaydın) Efendi, “Oğlum bu memlekette sahur mukabelesini ben başlattım. Mukabeleyi bundan sonra siz okuyacaksınız” dermiş.
1948-1949 ve 1950 yıllarında Sultan Selim Camii’nde, birer yıl da Aziziye ve Alâeddin camilerinde altı hafız beşer sayfa okumuşlar.
Şükrü Hoca, Kapı Camii’nde öğle mukabelesi baş hafızlığına da 1957 yılında başlamış. Görevlendirmeyi de zamanın müftüsü Abdullah Ulubay Hoca yapmış.
Bütün camilerde mukabeleleri dinleyen baş hafızlar, hıfzı güçlü hafızlar arasından seçilirmiş. İlk yıllarda baş hafızlar takiplerini ezberden yapar, aynı zamanda gelmeyen hafızların yerlerini de onlar okurmuş. Sonradan takipler, Kur’ân-ı Kerim’in yüzünden yapılmış.
1987 yılına kadar Kapı Camiinde Ramazan mukabelesi, öğle namazından önce okunur, vaaz namazdan sonra yapılırmış.
Zamanın müftüsü cemaat vaazımı dinlemiyor diye, mukabele ile vaaz saatlerini değiştirmiş. Şükrü Hoca, öğleden önce okunan mukabele zevkinin bir başka olduğunu vurgular. Köklü gelenekler, keyfi icraatlarla değiştirilmemelidir.
Son Elli Yılda Kapı Camii’nde Mukabele Okuyan Meşhur Hafızlar
Şükrü Hoca, elli yıl boyunca baş hafız olarak dinlediği hafızların uzun bir listesini verir. Bunların büyük bir bölümü vefat etmiştir. Vefat edenlerin rahmetle, hayatta olanların hayırla yad edilmelerine vesile olması ümidiyle her iki listeyi de aynen veriyorum. Elli yıl az bir zaman dilimi değil. Eğer arada unutulanlar varsa özür diliyorum.
Vefat Edenler:
Mahmut Sural,
Ahmet Naci Kağnıcı,
Ahmet Büyüksakarya
Ahmet Kirdiş,
Mustafa Yağcıoğlu,
Süleyman Yıldırım,
Fatih Kenanlar,
Mehmet Yüzer,
Ali Uzer,
Kazım Tavukçu,
Hüseyin Kulak,
Ahmet Erdemir,
Veli Yavuz,
Enver Uludağ,
Mustafa Altun,
Mehmet Emin Buğdaycı,
Ahmet Büyükatıcıgil,
Şükrü Onay,
Hüseyin Tekinbaş,
Şaban Haksever,
Mustafa Gözükara,
Ahmet Pişkin,
Mustafa Batı,
Mehmet Mermer
Hepsini rahmetle anıyoruz
Hayatta Olanlar.
Hasan Hüseyin Varol,
Hüseyin Arı,
Ahmet Küçük,
Hasan Küçük,
Mehmet Kaya,
Nevzat Sarıkulak,
Ahmet Ortakavak,
Hayreddin Ödevoğlu,
Lütfi Pınarcık,
Bekir Nohutçu,
Mehmet Mermer,
Ramazan Mermer,
İbrahim Kutlu,
Mevlüt Çevikbaş,
İsmail Ketenci,
Servet Akdoğan,
Fehmi Sarıgüzel,
Ahmet Baltacı,
Ali Can,
Muzaffer Çalıkuşu,
Ali İnan,
Ganimet Çimen,
Seyfi Alıssalı,
Kemal Yaman,
İsa Sayılar,
Durmuş Sert,
Necati Suda,
Mehmet Uğurel,
Hafız Yahya.
Her iki listedeki hafızlar, Konya’nın en meşhur hafızlarıdır. Pek çoğunu dinleme fırsatı buldum. Tabiatıyla aralarında tanıyamadıklarım da var. Hepsinin Kur’ân-ı Kerim’i çok güzel tilâvet ettikleri muhakkak.
Şükrü Hoca’nın anlattığına göre, zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, bir hafız dua merasimi dolayısıyla Konya’ya gelmiş. Merasimden sonra hep birlikte Bulgur Tekkesi’ne gidilmiş. Orada Hakkı Efendi Ahmet Küçük’e bir Kur’ân-ı Kerim okutur. Diyanet İşleri Başkanı, Kur’ân-ı Kerim’i sakalından yaşlar akarak dinler. Sonunda da tebrik ve teşekkürlerini bildirir.
Ezanın tekrar Arapça okunmaya başlandığı zaman ilk ezanı, çifte ezan olarak, Mahmut Sural Beyle Hafız Yahya birlikte okur. Ezan yarım saatten fazla sürer. Esnaf işlerini bırakarak dükkanlarının önünde, göz yaşları içerisinde ezanı sonuna kadar dinler.
Listedeki isimlerden çoğu ender yetişen, makama âşina büyük kabiliyetlerdir. Eski nesillerden hatıra kalan H. Hüseyin Varol Hoca gibi değerlerimizin kıymetini bilelim.
Biz bu listelerle ileride Konya’da mukabele geleneği ile ilgili geniş araştırma yapacaklara kaynak ve temel bir bilgi bırakmış olduğumuza inanıyoruz. Keşke hepsinin resimleri ile kısa biyografilerini verebilmiş olsa idik.
Bu Yıl Kapı Camii’nde Mukabele Okuyanlar:
1. Hasan Hüseyin Varol, (Emekli İmam),
2. Ünver Güngör, (Kapı Camii İmamı),
3. Hüseyin Arı, (Kapı Camii Müezzini),
4. Mustafa Gök, (Kapı Camii Müezzini),
5. Ali İnan, (H. Veyiszade Camii Müezzini),
6. Halil Elma, (Kapı Camii Müezzini),
7. H. Hüseyin Öncel, (Sahibata Camii Müezzini)
8. Hasan Tanoğlu, (Tahir Paşa Camii Müezzini),
9. Mehmet Antikacı, (Zabıta memuru),
10. Mustafa Cera…
Verdiği bu değerli bilgiler için, Şükrü Bağrıaçık Hocaya teşekkür ediyor, Cenab-ı Hak’tan kendisine sağlıklı uzun ömür niyaz ediyorum.
Merhaba Gazetesi Akademik Sayfalar 5 ARALIK 2007
DİP NOTLAR
1- il-İhyâ, I, 235 ed-Dimyâtî ilhaf, sayfa; 16.
2- Sahih-i Müslim, bi-şerhu’n Nevevi XIII, 21,22; Ebû Davut Sünen 1, 336.
3- Sahih’ul-Buhari, VI-107, Sahih-i Müslim bi Şerhi’n-Nevevi, 83 vd M. Fad Abdü’l-Bâki, elLü’lüü ve’l-Mercan, I, 77 vd. Sünenü İbn-i Mâce II, 1242 Şerrhu Sahih’il-Tirmizi XI, 29.
4- İslâm Ansiklopedisi, T.Diyanet Vakfı, İstanbul –2006, cilt; 31, sayfa; 100.
5- Yüce Kitabımız Hz. Kur’an, Dr. Tayyar Altıkulaç, T.Diyanet Vakfı, Ankara- 1994, sayfa; 72.
6- En Büyük Mucize Kur’an-ı Kerim’in İlmî ve Edebî Sırları, Prof. Dr.İsmail Karaçam, Yeni Şafak Gazetesi, İstanbul-2005, sayfa; 189.
7- İslâm Ansiklopedisi, T.Diyanet Vakfı, İstanbul-2006, cilt; 31, sayfa; 101.
8- Kur’an-ı Kerim, A’raf suresi, ayet; 204,
9- Yakub b. Seyyid Ali, Şerhu Sir’alü’l, II, 52, İslâm
10- Riyazü’s-Salihin,Muhyiddin-i Nevevi, Çeviren; H.Hüsnü Erdem, Diyanet İşleri Başkanlığı, 10.baskı, cilt; 2, sayfa; 338, hadis no.; 995.
11- Kur’an-ı Kerim Bilgileri, Dr.Osman Keskioğlu, T.Diyanet Vakfı, Ankara-1987, sayfa; 171.
12- En Büyük Mucize, Prof.Dr.İsmail Karaçam, sayfa; 147
13- Sünnetü’d-Dâirimi, II, 474; Mişkatü’l-Mesabih, I, 478, Tefsir İbn-i Kesir zeyli sayfa; 35.
14- Kur’anda Zihin Eğitimi, Yard.Doç.Dr. Yaşar Fersahoğlu, Marifet Yayınları, İstanbul-1978, 2. baskı, sayfa; 403-404.
15- Kur’an-ı Kerim, A’raf suresi, ayet; 204,
16- İslâm Ansiklopedisi T.Diyanet Vakfı,İstanbul-2006, cilt; 31, sayfa; 101.
17- Kur’an-ı Kerim Bilgileri, Dr.Osman Keskioğlu, T.Diyanet Vakfı, Ankara-1987, sayfa; 171.